Neylesin Kazım?

Son günlerde medyayı da benim kafamı da sıkça kurcalayan bir konu var. Malum Fenerbahçe'li genç futbolcu Colin Kazım Richards bir trafik kazası geçirdi. Talihli sayılabilecek derecede az yarayla kazayı atlatan Kazım'ın antremana gitmeden birkaç saat önce gece geç saatlerde bir takım arkadaşı ile bir klüpten çıkarkenki görüntüleri medyaya sızdı. Benim de akşam akşam işim gücüm yok diye oturdum empati yapayım bakalım ne olacak dedim.

Teknik direktörün açısından bakacak olursak, hiçbir teknik direktör oyuncusunun sabaha kadar eğlenip yeterince dinlenmeden ve düzenli beslenmeden antremana gelmesini istemez. Ayrıca oyuncunun mental olarak da kendini antremana hazırlayamayacak olması ve normale göre daha fazla hata yapacak olması da muhtemel. Peki bu oyuncu kadrodaki mevkidaşlarına göre çok daha üstün (yaşamına dikkat etmeyorkenki hali ile dahi) bir futbolcu ise teknik direktör ne yapmalı? Mecburen yine bu oyuncuyu maçta kullanmak zorunda.

Takım arkadaşları açısından bakacak olursak, sırf futbol becerilerini geliştirebilmek adına son derece düzenli bir hayat yaşayan, bütün antremanlara katılan ve hatta antremanlardan sonra sahada kalıp çalışan bir futbolcu, sabaha kadar içip antremana gelip yine de ilk 11'de sahaya çıkan bir oyuncuya karşı kötü duygular besleyebilir. Bunda da pek haksız olduğu söylenemez. Ayrıca bir süre sonra hocanın diğer oyuncuyu oynatma kararından ötürü teknik heyete karşı da bir öfke besleyebilir.

Taraftar açısından bakacak olursak, sanırım taraftar yine bu durumda en az mutlu olarak taraftır. Eğer sabaha kadar eğlenen oyuncu kötü oynarsa teknik direktöre kızılır ve diğer oyuncuların hakkının yendiği düşünülerek teknik direktöre ve sabaha kadar eğlenen oyuncuya karşı bir öfke duyulur. Eğer sabaha kadar eğlenen oyuncu ilk 11'de maça çıkıp çok iyi oynarsa "bu haliyle bu kadar oynuyorsa bir de biraz kendine dikkat etse ne kadar daha iyi olacak demek ki" diye beğenilmez. Söz konusu oyuncu kadro dışı bırakılır ve onun yerine oynayan oyuncu iyi oynarsa "biz bu adama bu kadar parayı kenarda otursun diye mi verdik, diğer oyuncu zaten çok iyi oynuyor" diye beğenilmez. Diğer oyuncu kötü oynarsa da "bu adam sabaha kadar eğleniyor falan ama yine de bu kadar kötü oynamaz hoca yanlış karar vermiş" der. Kısacası sanırım bu durumda taraftar her türlü mutsuz olabilen bir grup.

Son olarak ise olaya Kazım'ın açısından bakmak istiyorum, hayatının en güzel gençlik dönemlerindeki bir insan doğal olarak birileriyle bir yerlere gidip eğlenmek isteyebilir. Düşünülünce bu futbolcunun 9 ay boyunca her haftasonu lig maçı, bu süre boyunca haftaiçi de avrupa müsabakaları ve kupa maçları oynadığı görülür. Aynı zamanda bu oyuncu milli takımda da forma giyiyorsa yazın da doğal olarak milli takım kampında ve müsabakalarında olacaktır. Yani bu insanın hayatının bir senesinde eğlenebilmek için sadece 5-10 günü mü olacak? Bu da hiç mantıklı gelmiyor.

İşte böyle karışık bir konuydu bu. Boşa koysan dolmaz doluya koysan almaz. Kimin açısından bakarsan haklı ve haksız yanlar bulmak mümkün. Ancak bunca şeyin arasında emin olduğum tek bir şey var ki, bu olay medyada bu kadar abartılmaya devam edilirse bu haberleri gören hiçbir yabancı futbolcuyu Türkiye'deki bir takıma getirmek mümkün olmayacaktır. Medyanın bu sorunu oyuncu ve klüp arasında çözmeye izin vermesi gerekir. Eğer klüp bu durumdan bir rahatsızlık duymuyorsa ve oyuncuya ceza verilecek bir sebep görmüyorsa büyütmenin pek anlamı da kalmıyor.

 

0 yorum: