Galiptir bu yolda mağlup

Birçok futbol severin keyifle izlediği ve klüpler bazında dünyanın en büyük organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi maçlarının gruplarını herkes gibi ben de keyifle seyrettim. Tek Türk takımının mücadele ediyor olması ve onun da grup maçlarına pek de iyi başlamamış olması son derece keyif kaçırıcıydı ancak Manchester United ile oynanan maç ile bu burukluk da biraz kayboldu diyebiliriz. Ancak bu maçta benim dikkatimi çeken birkaç hadise daha vardı. Yazıya başlamadan önce de belirtmek isterim ki bu yazının amacı ne Beşiktaş'ın galibiyetini küçümsemek, ya da hafife almak ne de sahadaki kadrolara bakarak maçın değerini azaltmaktır. Nihayetinde tarihe bir Türk takımının Old Trafford'da aldığı bir galibiyetin geçmiş olması söz konusu.

Maçın sonunda kulağımda hala Ertem Şener'in Rüştü'yü her yerinden öpmesi ve Alex Ferguson'un kafası önünde sahayı terkettiğini söylemesi vardı. Bu da ister istemez beni geçmişe götürdü. 1993 senesinde bu stadda Galatasaray son derece başarılı bir maç oynayarak Manchester United'ı elemişti. O zaman takımın başında Alex Ferguson vardı. Sonra da 1996 yılında Bolic'in ayağından bulduğu gol ile Manchester United'ın 40 yıllık yenilmezlik rekoruna son veren bir diğer Türk takımı vardı: Fenerbahçe. O maçta yine karşı yedek klübesinde Alex Ferguson vardı. Ve sene 2009, bir diğer köklü Türk takımı yine aynı stadda yine bir zafer söz konusu, ancak benim için önemli olan şey karşımızda yine aynı teknik adam. 1986 yılında bu takımın başına gelen Alex Ferguson Türk takımlarından çok çekmiş yani kısacası, ancak bu durumda bizim ders çıkarmamız gereken bir şey yok mu? Türkiye'de bir takımın başında 2 seneden uzun kalan teknik direktörlere kalıcı olduğu söylenirken dünyanın en büyük klüplerinden birisinin başındaki teknik adam olan Alex Ferguson ise bunca ilginç mağlubiyetine, transfer hatalarına rağmen aynı takımın başında. Takım başarıları olarak da Manchester'ı mağdur etmeyen Türk takımı olmamasına rağmen büyük resme bakınca insan gerçekten hangi takımın başarılı olduğunu düşünmeden edemiyor. Benim de elimden Türkiye'deki teknik direktörlere bakış açısının ve günün birinde İngiltere'deki gibi bir teknik direktör anlayışının Türk takımlarında da olacağını ummaktan başka bir şey gelmiyor.

Bu maçla ilgili dikkatimi çeken bir diğer nokta ise sahadaki futbolcuların yaşlarıyla alakalıydı. Alex Ferguson'un sahaya sürdüğü kadro, Manchester United'ın kadro planlamasının bir göstergesi gibiydi adeta. Gruptan çıkmayı garantilemeye çok yakın olan Manchester'ın sahadaki oyuncularının hücum hattındaki 5 isimden 2 tanesi 18, 1 tanesi 19, 2 tanesi ise 20 yaşındaydı. Tahmin ediyorum ki Alex Ferguson da bu gençlerin ciddi sorumluluk aldığı bir maçı kaybetmesine çok da üzülmemiştir. Kazanmanın tadını çıkarabilmek için önce mağlubiyetin ne kadar acı bir durum olduğunun anlaşılması gerektiğini düşünen birisi olarak sanıyorum ki Ferguson da bu genç oyuncularının bu çok da önemli olmayan bir müsabakada mağlubiyetin sevimsiz yüzüyle karşılaşmalarından çok da rahatsız olmamıştır. Ayrıca şunu da aklımdan geçirmeden edemedim, Beşiktaş'ın sahaya sürdüğü kadrodaki Türk oyuncuların birçoğu 3-4 sene sonra gazetelerde ya da televizyon kanallarında yorumculuk yapacakken Manchester United'ın bu maçta sahaya sürdüğü oyuncuların birçoğu Şampiyonlar Ligi'nde final maçı oynuyor olacak.

İnsanın desteklediği takımın, dünya devi takımlara sahayı dar etmesi gibi bir eğlence daha yoktur herhalde bir taraftar için. Ancak umarım ki bu galibiyetler de devam ederken birgün biz de İngiltere'de örneklerini gördüğümüz değerleri anlayabiliriz. Böylelikle de her sezon teknik direktör değiştirmeyi bırakıp basit çözümler peşinde koşmaktan vazgeçebilir ve genç oyunculara güvenip onlara hakkettiği değeri vererek ve ülke futbolunun biraz geleceğini düşünerek günü kurtarmaya yönelik oyuncu tercihleri yapmayı bırakabiliriz.

 

0 yorum: